Alaeddin Keykubad
Doğum
Yeri : Türkiye
Doğum Tarihi : 1.1.1190 – 31.5.1237
I. Alaeddin Keykubad (d. 1190 – ö. 31 Mayıs 1237), Türkiye
Selçuklu sultanıdır.
Muhtemelen 1190’da dünyaya gelmiştir.Babası, Sultan I. Gıyaseddin
Keyhüsrev’dir. Annesinin kim olduğu, çocukluğu ve meliklik dönemi hakkında
fazla bilgi bulunmaz.Babası 1196’da tahtı kardeşi Rükneddin Süleyman’a bırakmak
mecburiyetinde kalıp gurbet hayatına çıktığında Alâeddin Keykubad, ağabeyi I.
İzzeddin Keykavus’la birlikte babasının yanında bulundu. Dördüncü Haçlı Seferi
öncesine kadar (1200 – 1204 arası) İstanbul’da Bizans İmparatorluğu’nda kaldı.
İzzeddîn Keykavus ve Alâeddîn Keykubad’ın babaları ile birlikte geçirdikleri
gurbet hayatı sırasında ikisinin eğitimi ile Seyfeddîn Ayaba’nın ilgilendiği
bilinir. Ayrıca kesin olarak hangi döneme ait olduğu bilinmese de Dizdar adı
ile tanınan Emir Bedreddîn Gevhertaş, Alâeddîn Keykubad’ın lalası idi. Ana dili
olan Türkçenin yanında, Farsça, Rumca ve Arapça öğrendi. Ayrıca yüksek İslami
ilimleri ve astronomiyi öğrendi.
Alaeddin Keykubad, büyük bir siyasetçi ve asker olduğu kadar da ilim adamıydı.
Âlimleri sarayında toplar, onları korurdu. Necmeddîn Dâye, Ahmed bin Mahmudi
Tûsî el-Kâniî, Ahi Evren gibi dönemin pek çok önemli siması onun saltanatının
ve kişiliğinin özellikleri nedeniyle yaşamak için Anadolu’yu tercih etmişlerdi.
Yine Bahaeddin Veled ve sultanın döneminde ve çevresinde yetişen oğlu Mevlânâ
Celaleddin-i Rumi ve yine onun döneminde yetişen Sadreddin Konevî Anadolu
kültür hayatında büyük öneme kavuşmuşlardır.
Gayet olumlu şartlarda devraldığı ülkeyi on yedi yıllık saltanatı boyunca her
yönü ile daha da geliştirerek zirveye taşımayı başarmıştır. Başarısındaki en
büyük etkenlerden birisi hiç şüphesiz ticarete verdiği büyük önemdir. Babasının
Selçuklu hakimiyeti altına aldığı iki önemli liman şehri olan Antalya (1207) ve
Sinop’tan (1214) hareketle ülkesinin sahil şeridini genişletmiş, donanma
inşaatına ve ticarete kuzey-güney ekseninin de dahil edilmesine büyük önem
vermiştir. Özellikle Alâiye’nin (Alanya) mamur bir Selçuklu limanı haline
getirilmesi (1221-1222) ve Kıbrıs Krallığı ve Venedik Cumhuriyeti ile yapılan
anlaşmalarla Selçukluların ve onlara tabi tüccarların bölge ticaretindeki
konumu son derece güçlenmiştir.
Alâeddîn Keykubad’ın Müslüman tebasının yanı sıra gayrimüslim tebası ile
ilişkileri de her zaman iyi olmuştu. Genceli Giragos’un naklettiğine göre,
Sultan Yassıçimen Savaşı’ndan dönerken Kayseri’ye yaklaşınca Müslümanlar
imamlarıyla, Hristiyanlar da papazlarıyla ve ellerinde haçları ve çalgıları ile
Sultanı karşılamaya çıkmışlar, Müslümanlar, Hristiyanları geriye iterek, tebrik
ve dostluk dileklerinde ön sırada olmalarına meydan vermek istememişler,
Hristiyanlar da bunun üzerine bir tepeye çıkarak bir şekilde kendilerini
göstermişlerdir. Hristiyan tebasının ayrı durduğunu fark eden Alâeddîn Keykubad
ordugahından kalkıp yanlarına gelmiş ve aralarına karışıp, çalgılarını
çalmalarını ve yüksek sesle şarkılarını söylemelerini buyurmuştur.I. Alaeddin
Keykubad’ı, Türkmenler “Uluğ Sultan” ve devrin kaynak yazarı İbn Bibi
de, “Uluğ Keykubâd” ad ve unvanı ile anmışlardır.
Ölümü
Amid seferi için hazırlıklara devam ederek Hârzemli, Ermeni, Rum, Gürcü, Frank,
Rus, Kıpçak ve Kürtlerden oluşan ordusuna Kayseri’nin Meşhed ovasında bir resmi
geçit yaptırdı. Büyük oğlu Gıyâseddin Keyhusrev’i eskisi gibi Erzincan meliki
olarak bıraktı; küçük oğlu İzzeddin Kılıç Arslan’ı veliaht ilan ederek ve bütün
devlet ileri gelenlerine bu veliahtlığı kabul için yemin ettirdi. Ramazan
Bayramı’nın üçüncü günü Kayseri’de huzurunda bulunan yabancı elçiler için büyük
bir ziyafet verdi ve bu ziyafette yediği kuş etinden zehirlenerek o gece öldü
(31 Mayıs 1237).Oğlu Gıyâseddin Keyhusrev tarafından zehirlendiği ileri
sürülmüştür.Sultan Mesud (1116-1157) tarafından zamanında Alâeddîn tepesinde
yaptırılmış olan ve “Kümbed-hâne” adı ile anılan anıt mezarda defnedilmiştir.
Eserleri
Saltanatı müddetince Anadolu’da geniş çapta imar hareketlerinde bulundu.
Yaptırdığı kervansaray, kale ve sarayların kalıntıları Anadolu’nun çeşitli
yerlerinde hala bulunmaktadır. Sultan Alâeddîn Keykubad devri eserleri arasında
inşa tarihi tam olarak bilinmeyen iki saraydan biri Kayseri yolu üzerinde
bulunan Keykubadiye Sarayı ile Konya-Beyşehir yolu üzerindeki Kubadabad
Sarayı’dır. Bunların haricinde bugün izi kalmamış olsa da, vakfiyesi kayıtlarda
yer alan Konya Darüşşifası (Darüşşifâ-i Alâiye) da yer almaktadır. Yine
bilindiği kadarıyla Konya’daki sağlık tesisleri arasında Sultan Alâeddîn
Keykubad tarafından 1236 yılında yaptırılmış bir ılıca da vardır.Niğde’deki
Aladdin Cami, Alaaddin Keykubat adına Beşare Bin Abdullah (İmrahor Zeyneddin
Beşare Bey) tarafından yaptırılmıştır.