İYİ NİYET MASKEMİZ
Gerçekten ne kadar iyi niyetliyiz ? Sözcük anlamı, ”her hangi bir kimse ya da konuda hiç bir kötü düşünce beslememe” bunu ne kadar yapıyoruz ? Kirli toplumlarda insanlara olması gereken en temel erdem olan ”iyi niyet” her daim canımızı yakan davranış ve düşünüş biçimine dönüşmüştür. ”En sevmediğim özelliğim iyi niyetli oluşumdur” diyen insanda olmayan bir oluşumdur. Zira erdem pazarlanmaz, dile getirilmez, sadece yaşanır. Zaman zaman yalancıların da en çok arkasına sığındığı bahane ya da masumluk maskesidir. ”Hep iyi niyetim yüzünden kaybettim” gibi. Bu tip kişiler için, ”iyi niyet” gösterilmesi bir lütuf gibi algılanan, insanların kendilerini avutup mutlu olmalarını sağlayan basit bir araçtır. Yürek kulaklarımızın sağır, vicdanlarımızın kömür karası olduğu bir dünyada her geçen gün anlamını yitiren kavramdır. ”Ben iyi niyet gösterdim” başıma gelene bak diye sızlanmamak gerekir, içimizde iyi niyet var ise, karşılık beklemememiz gerekiyor. Çamurdan gelen biz insanoğlu, kendi ruhsal varlığımızı, bedenimize gömdüğümüzü unuttuğumuzdan ; özümüzü hatırlayıp arına’cağımıza ve yükseleceğimize, geldiğimiz çamuru etrafımıza bulaştırıp yeryüzünü bataklık haline getirmekte ve dikey alçalış serüvenine daha da diplerde devam ediyoruz. İyi niyet hakikat sevgisidir, bu sevgi, sözlerimizi, düşüncelerimizi yönetir, tam ortada durur o, övüngenlik ve sinsilik, palavracılık ile ketumluk arasında, sahte zafer, sahte mütevazilik arasında. İyi niyetli olmak, doğru olduğuna inanılan şeyi can-ı gönülden söylemektir. O ruhun ruhu, özün özü’dür…
Gülşah Altun